Eyyami Puğran Sıcakları

Çocukluğumuzdan itibaren bizler halk takvimini dedelerimizden ve babalarımızdan öğrenirdik. Halk takvimi içinde eskilerin Eyyamı Puğran , şimdilerde yazı diliyle Eyyam ı Buhur,ya da Eyyam ı Bahur dedikleri  bir zaman var ki işte o zaman bugünler.

Ninem, derdi ki ,’’ Yavrum Eyya mı Puğran’da  yer gök bir olur.’’Yani sıcağın gıcırtısı adamın kulaklarına gelir. İşte ninemin dediği bu Eyya mı Puğran’ı son birkaç gündür yaşıyoruz. Belki daha da yaşayacağız.

İlmi bilgilere göre  31 Temmuz’dan sonra Ağustos ayının ilk iki haftası Eyya mı Puğran’dır. Gerçi bu yıl tüm Haziran ve temmuz ayı eyyami puğran gibi geçti/ Yani sıcakların kavurduğu zamandır. Afrika sıcaklarının oluşturduğu hava, Akdeniz üzerinden Türkiye’ye gelir. Cehennem sıcakları dediğimiz sıcaklar başlar. Bir diğer adı da Çöl sıcaklarıdır. Hava tahmin raporlarından da sık sık duyarız. Afrika üzerindeki çöl sıcakları 1 hafta sonra Türkiye’ye gelecek. Yahut da birkaç gündür Türkiye’yi etkileyen çöl sıcakları yerini serinliğe bıraktı.

Ben küçüklüğümde ailemle birlikte çiftçilik ve hayvancılık yaptığımız zamanlara döndüğümde hatırıma kalanlar şunlar ,

Taşeli, çalılık ve kurak olduğu için yazın daha başında hayvanlar yaylalara götürülürdü. Tarımla uğraşıp ekin ekenler ise Haziran içinde bu tahılları biçer, ve sonra da bunları harmanlıklara yığar at, öküz veya eşeğin çektiği dövenle sürülürdü.  Harmanı çok olanlar, veya kiralık dövenci arayanlar bu işi çabucak yapamazlar bazen harman Temmuz sonlarına  kadar kalırdı. İşte sahilde kalan ve harmanı sürüp kaldırmakla görevli kişiler Eyya mı Puğran sıcağı geldiğinde harman kaldırmaya dayanamaz, buğdayını, arpasını bazen sürülmüş bazen de sürülmemiş üzere harmanda bırakır, yaylayı bulurdu. Eyya mı Puğran sıcağı geçince geri döner harmanını kaldırır.

 Silifke’nin bir türküsünde: ‘’Yazın millet göçer buraları yurt olur

, Sivri sineklerde bir alıcı kurt olur. ‘’

sözü en güzel Eyyamı Puğran zamanına yakışır. Çünkü 60-70 yıl önce Eyya mı Puğranda Silifke sahillerinde kimse kalmazdı. Yayla bulup göçemeyenler de ırmak kenarlarındaki büklere  köşk dediğimiz ayaklı  kurar ya da deniz kenarlarına  açık havaya gider,  buralarda güzü getirirlerdi.

Bizim Silifke’de Eyya mı Puğran’da yalaya gidemeyip de sahilde kalana  bu yıl ‘’ Bu adam ölür. ‘’ gözüyle bakılırdı. Şöyle söylenirdi ,’’ Filan kişi yaylaya göçemedi, bu yıl güzü getirebilir mi bilmem. Acaba kefilliği falan hazır mıydı.’’ 

Eyya mı Puğranda yaylaya gidemeyenler en azından  yaylaya giden bir akrabasının yanında 1-2 hafta kalırdı. Geçmişte duyduğum bir söz şöyle ,’’ Cılbayır , Karakaya’ya göre biraz yayla. Cılbayırlılar da ayrı bir yaylaya gidermiş. Karakayalılar yaylaya giderken köpekleri köyde bırakırlarmış. Onlar da hem biraz serinlemek hem de biraz yiyecek bulmak açısından Cılbayıra doğru geçerlermiş. Bakarlar ki orada da bir şey yok, kendilerini Nuru köyüne atarlarmış.

Silifke’nin yaz ürünlerinden birisi de Keçi boynuzudur. Keçi boynuzu Eyya mı Puğranda çok siyahlaşır. Eğer yaylaya göçenlerin Silifke’de Keçi boynuzu ağacı varsa, Harnupları toplamak için Eyyam Puğran’ın geçmesini beklerler. Zaten benim yine büyüklerimden duyduğum söz şudur ,’’  Halk takvimine göre ninem Ağustos’un 20’snden sonra gün eğilir. Gündüzleri sıcak olsa bile geceler mutlaka serinler. ‘’ derdi.  Bugün Ağustos’un 1 i. Eğer mevsimler değişmediyse havaların iki hafta sonra gecelerde biraz daha serinleyeceğini ümit ediyorum.

https://twitter.com/SilifkeGazetesi
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir