İslam’ın öğretileri, insanın manevi ve toplumsal yaşamında rehberlik eden, adalet ve eşitlik prensiplerini ön planda tutan bir anlayış sunar. Bu bağlamda, “Kula kulluk edilmez” atasözü, İslam’ın temel değerleriyle derin bir uyum içerisindedir. Bu yazıda, bu atasözünün İslami perspektiften nasıl değerlendirilebileceğine dair detaylı bir inceleme yaparak, kulluk kavramının ve insan onurunun İslam’daki önemini ele alacağız.
***
İslam’ın temel taşlarından biri olan tevhid inancı, Allah’ın birliğini ve eşsizliğini kabul etmeyi ifade eder. Bu inanç, kulluğun sadece Allah’a yapılmasını emreder ve herhangi bir varlığa, insan ya da başka bir yaratık, kulluk etmenin kabul edilemez olduğunu belirtir. Kur’an-ı Kerim’de bu ilkeye yönelik pek çok ayet bulunmaktadır. Örneğin:
“De ki: ‘O Allah, bir tektir.’” (Kur’an, 112:1)
Bu ayet, Allah’ın tek ve eşsiz olduğunu vurgular, bu yüzden kulluk ve ibadetlerin yalnızca O’na yapılması gerektiğini ifade eder. Aynı şekilde, Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
“Yalnızca Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.” (Buhari, Müslim)
İslam’da kulluk, Allah’a yönelik bir ibadet olarak kabul edilirken, başka herhangi bir varlığa yöneltilen bir bağlılık veya ibadet, şirke (Allah’a ortak koşma) düşmek olarak değerlendirilir. Bu nedenle, “Kula kulluk edilmez” atasözü, Allah’a olan bu mutlak bağlılığı ve yalnızca O’na yöneltilmiş olan kulluk anlayışını yansıtır.
***
İslam, insan onuruna büyük önem verir ve tüm insanların eşit olduğunu vurgular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Hac’da yaptığı veda hutbesinde belirttiği gibi:
“Ey insanlar, Rabbiniz bir, babanız bir. Arap’ın, Arap olmayan üzerindeki, beyazın siyah üzerindeki, siyahın da beyaz üzerindeki üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvaya göredir.” (Müslim)
Bu hadis, toplumsal eşitlik anlayışını açıkça ortaya koyar. İslam, ırk, renk, sosyal statü veya cinsiyet fark etmeksizin tüm insanları eşit görür. Her bireyin onuru, Allah’a olan takvasıyla ölçülür ve toplumsal ilişkilerde kimsenin diğerine kölelik yapması, üstünlük sağlaması veya ayrımcılık yapması kabul edilmez.
***
İslam, adaletin sağlanmasını ve toplumsal eşitliğin korunmasını temel prensip olarak kabul eder. Kur’an-ı Kerim’de:
“Adaleti ayakta tutun, Allah’a ibadet edin, O’ndan başka hiçbir ilah yoktur.” (Kur’an, 4:36)
Bu ayet, adaletin sadece bireysel ibadetlerde değil, toplumsal ilişkilerde de geçerli olması gereken bir ilke olduğunu belirtir. Toplumda adaletin sağlanması, herkesin eşit muamele görmesi ve haksızlıkların ortadan kaldırılması, İslam’ın toplumsal öğretilerinin bir parçasıdır.
***
Modern toplumlarda, İslam’ın öğretilerine dayanan adalet ve eşitlik anlayışını yaşatmak, bireysel ve toplumsal sorumlulukları da beraberinde getirir. Bu sorumluluk, hem hukuki düzenlemelerde hem de toplumsal normlarda kendini gösterir. Örneğin, eğitimde eşit fırsatlar sağlamak, iş hayatında ayrımcılığı önlemek ve sosyal yardımlaşma sistemlerini etkin bir şekilde uygulamak, adalet ve eşitlik anlayışının yaşatılmasına katkıda bulunur.
İslam, insan hakları ve toplumsal eşitlik anlayışını desteklerken, bu prensiplerin uygulanması için bireysel ve kurumsal çabaların gerekliliğini de vurgular. Toplumda her bireyin haklarına saygı gösterilmesi, ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve adil bir yaşam ortamının sağlanması, İslami değerlerin toplumsal yaşamdaki yansımasıdır.
***
“Kula kulluk edilmez” atasözü, İslam’ın temel değerleriyle derin bir uyum içerisindedir ve bu değerlerin toplumda nasıl yer bulduğunu gösterir. İslam, kulluğun yalnızca Allah’a yapılmasını emreder ve insan onurunu yüceltir. Toplumsal eşitlik ve adalet anlayışını teşvik ederken, insan haklarını korur ve kimsenin diğerine üstünlük sağlamasına izin vermez.
Bu anlayış, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha adil ve eşitlikçi bir yaşam sürmenin temellerini atar. İslam’ın bu öğretilerini hayatımıza entegre ederek, toplumsal ilişkilerde adalet ve eşitlik anlayışını yaşatabiliriz. “Kula kulluk edilmez” prensibi, yalnızca tarihsel bir öğreti değil, aynı zamanda günümüz dünyasında da geçerli ve önemli bir ilkedir. Bu bilinci taşıyarak, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha adil ve eşitlikçi bir yaşam için çaba göstermeliyiz.