Bugün 7 Ekim Pazartesi. Yeni bir haftaya yeni bir güne hayırlısıyla başlıyoruz. Herkese hayırlı işler, işlerinde başarılar, kazançları bol ve bereketli olsun. 6 Ekim benim doğum günüm. Doğum günümü kutlayan yakın dost ve akrabalarıma teşekkür ediyorum. 68 yaşına merdiven dayadık; 2 yıl sonra 70’ten gün alacağız, Allah ömür verirse. Çok şükür, oğlumdan sonra kızımı da evlendirdim. Yaşamaya, gazetedeki köşe yazılarıma, zamanım ve sağlığım el verdiği müddetçe devam ederim.
Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü, kendi saha ve seyircisi önünde Başakşehir’in Rapid Wien’e yıkılmasının ardından gözler, Perşembe günü oynanan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarına çevrildi. Galatasaray, deplasmanda 2-1 gibi önde kapamasına rağmen, ikinci yarıda rakip takımın bir golüne engel olamayarak maçı 2-2 berabere bitirdi. Futbol yorumcuları, futbolu bilenler ve ilgilenenler, Galatasaray’ın bu maçta mutlaka fark yaratacağını beklerken, aynı zamanda Galatasaray’ın gruptaki en zayıf olan takımla berabere kalması, Avrupa Kupaları’nda hayal kırıklığı yarattı. Şimdi herkes bir suçlu bulmaya çalışıyor. Galatasaray milyonlarca dolar transferde harcarken, rakip takım, bir İcardi’nin aldığı ücret kadar etmiyor. Galatasaray’ın stadı 55 bin kişi alırken, bu takım lig maçlarını 1500 kişilik statta oynayıp, Galatasaray maçında da 10 bin kişilik statta oynuyor. Yorumu sizlere bırakıyorum. Takımı küçümsersen, hafife alırsan biletini çabuk keserler.
Gelelim Beşiktaşımıza; Beşiktaş, bu yıl gerçekten lige iyi bir başlangıç yaptı. Türkiye Süper Kupası’nı Galatasaray’ı farklı yenerek müzesine götürdü. Yere göre sığdırılamayan Beşiktaş, Avrupa Kupası maçında grubundaki Hollanda temsilcisi Ajax’a 4-0 gibi bir skorla mağlup olurken, kendi saha seyircisi önünde ikinci maçında da 3-1 mağlup ayrıldı. Önemli olan Süper Lig’de maç oynamak değil, önemli olan Avrupa’da maçlar kazanmak. Türkiye’nin itibarını, puanını yükseltmek, maddi açıdan da büyük gelirler elde ederek girdi sağlamaktır.
Gelelim Avrupa kupalarında deplasmanda Hollanda temsilcisi Twente ile 1-1 berabere kalan Fenerbahçe’ye. Fenerbahçe, kendi saha ve seyircisi önünde ilk maçında 2-1 galip gelip, hanesine 3 puan kazandırdı. Deplasmanda ise 1-1 berabere kaldı. Önümüzdeki günlerde İngiliz devi Manchester United ile oynayacağı maça çevrildi. Burada da mutlaka ve mutlaka Avrupa Kupası maçlarında şansı olması için galip gelmesi gerekiyor. Aynı konu Galatasaray için de geçerli olacak. Fenerbahçe seyircisi, Hollanda’daki maçta da takımını yalnız bırakmadı, 90 dakika destekledi. Burada gözümüze çarpan en önemli olaylardan biri, bu takımların fizik, kondisyon mücadelesi vermesi, koşması, topu takip etmesi ve yorulmamalarıdır. Rakip takımların en büyük özelliklerinden biri de futbolun 90 dakika, uzatmalarla bazen 100 dakikaya çıkmasını Türk futbol kulüplerinin kaldıramaması. Futbol otoriteleri ve futbol yazarlarının en büyük görüşleri de yeterince antrenman yapmamaları, futbolcuların yan gelip yatmalarıdır. Futbol kulüplerimizin bu başarısızlığı, aynı zamanda milli takıma da yansıyor.
Önümüzdeki hafta liglere, Türk Milli Takımının Avrupa Kupası maçları dolayısıyla uzun bir ara verilecek. Yerli ve yabancı futbolcular, ülkelerinin milli takımlarına gitmiş olacak. Önce kendi saha ve seyircimiz önünde Karadağ’ı yenmemiz, daha sonra da İzlanda deplasmanında İzlanda’yı yenerek grupta lider olarak çıkmamız, milli takım için Türkiye için olmazsa olmazlardan biri haline gelecektir. Bütün kulüplerimiz transferde milyonlarca para harcarken, altyapıya bir türlü önem verilmiyor; altyapıdan doğru dürüst hiçbir kulüp çıkıp da genç futbolculara yer vermiyor. Bu da Türk futbolu için en önemli kayıplardan biri oluyor.
Cuma, Cumartesi, Pazar 8. hafta maçları tüm hızıyla devam ediyor. Fenerbahçe, 8. hafta maçlarını BAY olarak geçirmiş olacak. Her hafta bir kulübümüz BAY olarak geçirip, hem dinlenip hem de sakat ve cezalı futbolcuları bir sonraki haftaya daha iyi hazırlama fırsatı bulacaktır. Futbol bir seyirlik oyunudur, seyrettikçe güzeldir. Perşembe günü, tüm Türkiye’deki futbolseverler takımlarımızın Avrupa’da yaptığı maçlara kilitlendi; hala bu maçların sonuçları günler geçmesine rağmen her yerde konuşulup dertleşiliyor. Türk futbolseverler olarak futbolu seviyoruz, futbolu önemsiyoruz. Devlet olarak da bütün şehirlerimizde statlar ve tribünler yapıyoruz, bunları ışıklandırıyoruz. Kulüplerimizin emrine tahsis ediyoruz; buyurun başarıyı yakalayın diyoruz. Biz de Avrupa’da ünlü kulüplerde oynamış, isim yapmış futbolcuları getirip milyonlarca doları boşa harcayarak bunlardan ümit beklemeye çalışıyoruz. Bu anlamda inşallah önce milli takımımızın başarısı, sonra da kulüplerimizin bundan sonraki Avrupa maçlarını başarılı bir şekilde temsil eder ve futbolseverlerin yüzünü güldürür.
Bugünlük bu kadar. Çarşamba günü başka konu ve konularda buluşmak dileğiyle, şen ve esen kalın.