Anam tarafından dedem Mehmet Çavuş, 1971 yılında 80 yaşını bir hayli geçmiş olarak vefat etmişti. O, askerliğinin 4 yılını denizde yapmış, sonra da Kurtuluş Savaşı başlayınca önce Adana çevresinde Fransızlarla çarpışmış, sonra da Batı Cephesine gönderilmişti. Silifke’deki evini yaylaya götürmek için birliğine 3 gün geç teslim olmuştur. Orada katır üstünde taşıdıkları bir makineli tüfek kullanan dedemin Çavuşluk lakabı ona verilmişti. Giderken birliğine birkaç gün geç vardığı için onca zaman çarpışmasına rağmen İzmir Tire’deki askerlik şubesinde terhis notları olduğu halde Kurtuluş Savaşı maaşı hak edemedi. Köyüne döndükten sonra muhtar seçilip, muhtarlığı da 30 yıla yakın devam ettirdi. 4 kızı 2 oğlu varmış. Birinci oğlu askerde bir tatbikatta top arabasının altında kalarak şehit olmuş, cenazesi de orada kalmış. İkinci oğlu yine bir askeri tatbikatta ayağı kırılmış ayağı kangren olmuş, köyüne döndüğünde o da vefat etmiş.
Ben dedemi tanıdığımda ak saçlı aksakallı belinde Darabulus kuşaklı biriydi. Hem muhtarlık yaparken, hem de köy-şehir ilişkilerini kurarken kendi mahallesine, kendi eliyle bir de cami yapmıştı. 70’li yıllarda köylerin küçük mahallelerine hızla okul açılarak çocuklar öğretmenle buluşturuluyordu. Devletin gücü her mezraya, her mahalleye bir okul yapmaya yetmediği için mahalle istekleri zaman zaman karşılanamıyordu.
Bizler, okuduk köyümüzden ayrıldık. Dedem de vefat edince köyün mahallesinde yaptığı camide namaz kıldıran kalmadı. O günlerde ben Gündüzler köyünde öğretmendim. Yine mahallemiz Çadırlı köyünün Karapınar mahallesinin ilk okumuşu Düziçi Köy Enstitüsü mezunu Kamil Saydamdı.
Kamil Saydam 70’li yıllarda Silifke’de ilköğretim müdür yardımcısı olarak bir ara görev aldı. Dolayısıyla Karapınar mahallesi oraya bir okul açılmasını istedi. Birlikte istişare yaptık. Öğrenci sayısını yeterli hale getirdik. Okul olarak da dedemin yaptığı camiyi vermeye karar verdik. Bu hazırlıklarla zamanın Milli Eğitim Müdürü Ertuğrul Karakoç’a gittik.Yanımızda Silifke Gazetesi’nin sahibi Bahri Gök de vardı. Milli Eğitim Müdürü Ertuğrul Karakoç, isteğimizi kabul ederek okul açılmasına izin verdi. Böylece Cumhuriyetin kurulmasına emek çeken hem muhtar hem imam olan dedemin camisi okul olmuştu. O okulun da öğretmeni yine kendi köyümüzden Mehmet Ceylandı.
Diğer dedem babamın babası Bayram Hoca, ilk oğlu Mustafa’yı Çanakkale’de şehit vermişti. Diğer oğulları Ali ve Ahmet Batı Cephesinde savaşıyordu. Bir diğer oğlu Hüseyin de Doğu Cephesindeydi. Orada beli kırılmış geri yollanmıştı. Bu sırada 1922 yılında babam anne karnındayken dedem Bayram hoca vefat etmiş.
Yıllar ilerledikçe bizim büyüklerimiz Silifke’den Mut yaylasındaki Demirkapı’ya gidip yerleşmişler. 1942 yılında buraya yerleşen baba tarafı büyüklerim önceleri okul ihtiyacı için çocukları Silifke’de, Mut’ta akraba yanına göndermişler. Sonra da Dağ pazarnda okula devam ederken zor gidiş gelişten 60’lı yılların başında onlar da Demir kapıya bir okul açmaya karar vermişler
Amcam Ali Uğur köy muhtarı. Diğer amcamın oğlu Mustafa Temizkan da köy imamıyken ikisi birlikte zamanın içel Valisinin yanına varmışlar.
Vali bir muhtar, bir imamı karşısında görünce isteklerini sormuş. Her ikisi de köye okul açılmasını istemişler.Vali yer var mı diye sorunca ikisi birden biz camiyi okul yapmaya karar verdik demiş.Vali uzun süre bunların yüzüne bastkıtan sonra ,’’ Şimdi siz biriniz muhtar, biriniz imam camiyi okul mu yapacaksınız?’’ deyince amcam ve amcaoğlu,’’ Sayın valim, cami de bizim, çocuklar da bizim, okul da bizim. Biz caminin bir köşesinde ibadet yaparız, bir köşesinde de çocuklarımızı okuturuz .’’ demişler.
İşte Kurtuluş Savaşı’nın bir Çavuşu, Ali Çavuş, amcam, Atatürk’e de tekmil vermiş bir Çavuş. Kardeşi Kamil’in oğlu İmam Mustafa . Cumhuriyetin ak saçlı, aksakallı iki ihtiyar delikanlısı.
1962 1 963 Camide eğitim başlar ardından da köy imece usulü
Okulun açılış töreninde gelen yetkililer okulun kaça mal olduğunu sorarlar Ahmet amcamın oğlu Mehmet der ki “biz yalnız çivi menteşe ve cam parası verdik gerisini kendimiz yaptık.’ işte okul böyle yapılır.
Bugün kapalı olan o Demirkapı okulundan kimlerin yetiştiğini bir bilseniz, hayret edersiniz. İlk öğretmen Esad Hocanın ve ikinci öğretmeni Behzat Göktaş’ın Zekeriya Göktaş’ın orada emekleri çok.
1970’li ve 80’li yıllarda her köyün okulu olduğu gibi köyün mahallelerine de okullar açılmıştı. Şimdi o mahallelerin yanında birçok köyün okulları kapalı. Öğretmen okul ve köylü kaynaşması yok. Hatta birçok okulda başka şeyler var birkaç sene önce çadırlı köyünün okulunda saman dolu olduğunu gördüm dedemin yaptığı önce cami sonra okul olarak kullanılan Karapınar Mahallesi’ndeki bina da da saman doluydu.
Saygılar.