çetin

Ufacık Bir Çocuğun Ardından…

Bir çocuğun öldüğü bu dünya, geriye kocaman bir boşluk, sessiz çığlıklar ve asla cevaplanamayacak sorular bırakıyor. Küçücük elleriyle dünyayı keşfetmeye çalışan bir çocuğun hayata tutunma çabası böyle acımasızca son bulduğunda, biz yetişkinler olarak hayatı nasıl devam ettirebiliriz? Bir annenin, babanın, kardeşin veya bir yakınının bu tarifsiz acının altında nasıl ezildiğini hayal etmek bile kalpleri parçalıyor. Bir çocuğun öldüğü yerde, insanlığımızın en temel parçaları eksiliyor, vicdanlarımız sarsılıyor.

Çocuklar bu dünyanın en masum, en saf varlıklarıdır. Onların gözlerinde umut, masumiyet ve saf sevgi vardır. Hayatın sertliklerinden, kötülüklerinden bihaber, dünyayı oyunlarla, hayallerle şekillendirirler. Fakat bir gün, bir yerde insanlığımızı sorgulatacak bir olay yaşanır, o masum hayat hiç beklenmedik bir şekilde söner. Geriye sadece gözyaşları, bitmek bilmeyen bir keder ve boğazımıza düğümlenen acı kalır.

Bu dünyada bir çocuğun öldürülmesi, toplum olarak hepimizin ruhunda derin yaralar açar. Çocuklar, korumamız gereken en savunmasız bireylerdir. Onları kötülüklerden, şiddetten, karanlık olaylardan uzak tutmak bir zorunluluktur, bir insanlık borcudur. Ama bir çocuğun öldüğü an, bu görevi yerine getiremediğimizin en acı ve soğuk kanıtıdır. Neden böyle bir olay yaşandı? Nasıl bir dünyada yaşıyoruz ki çocuklar artık güvende değil? Bu soruların cevabını bulmak çoğu zaman imkânsızdır. Ama cevapsız kalan her soruyla birlikte, insanlığımızı bir parça daha yitiririz.

Bir çocuğun kaybı, sadece ailesi için değil, bir toplum için de derin bir yas sürecini başlatmalıdır. Hepimiz bu acıya ortak olmalıyız, çünkü bu kayıp sadece bir aileyi değil, bir milletin vicdanını da etkiler. O minik canın hayalleri, umutları, hiç yaşanmamış bir geleceği bizim de boynumuzda bir vebal olarak kalır. Ve her gün aynı acıyı taşırken, gelecekte bir daha bu tür trajedilerin yaşanmaması için elimizden geleni yapmamız gerektiğini hatırlatır.

Olayların neden ve nasıl geliştiğini anlamak belki de imkânsız. Adaletin yerini bulmasını talep etmek en doğal hakkımız olsa da, o çocuğun eksikliği, onun varlığına dair tüm umutları sonsuza dek kaybettirir. Adalet, bir yürek sızısını dindirebilir mi? O minik canı geri getirebilir mi? Bu soruların cevabı ne yazık ki hayırdır. Ama belki de bizler, bu kayıpların ardından geride kalanlarla dayanışma içinde olup, böyle acıların tekrar yaşanmaması için bir yol bulabiliriz.

Bir çocuğun öldüğü bu dünyada, hayat bir şekilde devam ediyor. Bizler, rutinlerimize dönüyoruz, işlerimize, sorumluluklarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Fakat o kayıp, hayatın tam ortasında, kalplerimizin derinlerinde bir yara olarak hep kalacak. Her şey aynı gibi görünse de, artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Bir çocuğun kaybı, toplumun tüm dinamiklerini sarsan bir etkiye sahiptir. O çocuğun gülüşü, oyunları, geleceği bizlere her seferinde, insan olmanın ne demek olduğunu hatırlatacaktır.

Bir daha asla bir çocuğun öldürülmediği bir dünya mümkün mü? Belki de bu sorunun cevabını bulmak için hepimiz çaba göstermeliyiz. Şiddeti, nefreti, hoşgörüsüzlüğü hayatlarımızdan çıkarmak, çocuklarımızı daha güvenli bir dünyada büyütebilmek için bu trajedilerden dersler almalıyız. Çünkü bir çocuğun kaybı, sadece bir ailenin değil, tüm insanlığın kaybıdır. Ve bu dünyada, çocuklar güvende değilse, geleceğimiz de güvende değildir.

Her kaybın ardından, umut etmekten başka bir şey kalmıyor elimizde. Bu dünyayı çocuklar için daha yaşanabilir bir yer haline getirme umudu. Onların gülüşlerinin yankılandığı, oyunlarının hiçbir zaman yarıda kalmadığı bir dünya. Belki o zaman, insanlık gerçekten insan olur.

https://twitter.com/SilifkeGazetesi
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir