“Duygusal halkımız, devletin gücünü görmek ister” Bu cümle rahmetli Fevzi Doğan’a ait. 17 yıl önce katledilmesinden bir-iki ay evvel, kendi el yazısı ile kaleme aldığı mektubunun son cümlesi… Bir gün bu cümleyi başkalarının kendisi için kuracağını bilmeden!
O, bu cümleyi “Ankara’ya” duyurmak için kayda geçirirken, beldesinde yaşanan kimi hukuksuz, usulsüz mevzuların ortaya çıkartılmasını, önlenmesini-engellenmesini, beldesinin ve dahi tüm memleketin temiz, bakir, ahlaklı ve yaşanabilir kalmasını sağlamak için kurmuştu.
Zira memleket sahipsiz değildi. Kimsenin istediği atı koşturabileceği çiftliği de değildi. Paraya, güce tapanların, rant için şerefini satanların, onların piyonlarına, masalarına peşkeş çekilecek bir yer hiç değildi.
Memleketinin temiz kalması için ‘Duygusal halkımız , devletin gücünü görmek ister’ diyen Fevzi Doğan’ın katledilmesinin ardından, şimdi de Doğan ailesi, tüm sevenleri, şanlı bayrağımızın gölgesinde yaşayan, şanlı devletimizin gücüne, adaletine inanan her bir birey , 17 yıldır ilk günkü gibi ‘Duygusal halkımız , devletin gücünü görmek ister’ diyor!
Evet. Üzülerek belirteyim ki, 17. yılda da düğüm çözülemedi, çözülmedi!
Bilmeyen, hatırlamayan kalmasın, unutan olmasın diye yıllardır yazıyorsam da bir kez daha özetleyeyim;
Fevzi Doğan Atakent Belediye Başkanı iken 26 Mayıs 2005 tarihinde kendisine ait narenciye bahçesinde “bombalı suikast” sonucu öldürüldü. Üzerinden geçen onca yıla rağmen hala faili meçhul!
Bilenler biliyor, yıllarca aynı şeyi yazdım. Küçücük beldede, aksamüstü, herkesi gözü onu sayılabilecek bir yerde patladı bomba!
Duyan oldu tabi. Gören de. Bilen peki … Elbette!
Eğer, tek bir kişi rüyasında görüp, sihirli güçlerini kullanarak olayı gerçekleştirip sonrasında yine aynı yolla delil kalmasın diye kendisini imha etmediyse ; birileri, çoğuları biliyordur. Görmüştür, duymuştur. Umarım en az sonrasındaki yaşananlar kadar saçma bir ihtimal yazmayı başarmışımdır!
Zira işini yüzdüremeyen arkadaşlar karar almışlardır, emir vermişlerdir. Öncesini sonrasını planlamışlardır , profesyoneldirler. Geniş bir işbirlikçi ağları vardır. Her yerde adamları, yemledikleri kuşları, yemlemeyip sindirdikleri !!
Nitekim bu adamın kafasına sıkmadılar. İbreti alem olsun der gibi, böyle göstere göstere bombaladılar!
Kim bilir rahmetli hayatta iken katline sebep ya da ortak ya da yancı olanlarla belki yemek yemiş çay içmiştir, hatta makamında kabul etmiştir ya da telefonla görüşmüştür bile, kim bilir?
Yüce Türk Milletinin kanıyla, canıyla, namusu için, şerefi için kurduğu, yaşattığı ve sonsuza kadar yaşatacağı devletimiz bilir , biliyor , bilecektir, gereğini de yapacaktır. Bundan hala şüphem yok. Geciken adalet adalet olur mu? Herkesin içinden geçen soru bu. Doğru ama olur. 17 yıl da geçse 27 yıl da geçse ateşin düştüğü yerde ailesi sağlıklarını, ömürlerini de kaybetse , aynı acıyı her nefeste hissetseler de olur. Sonunda suçluların cezalarını çektiklerini görmek, nefes aldıklarını hissettirir.
Nasıl 7 yıl, 10 yıl, 17 yıl öncesinde veyahut sonrasında, olmuş ya da olacak olan çürük elmalar yüzünden kolluk kuvvetlerimizin tamamının adını kirletmiyorsak, geciken adalet için de devletimize olan inancımızı yitirmeyiz.
*
Dönemin DYP Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar’ın, partisinin belediye başkanının katledilmesinin ardından bizlere o gün yaptığı açıklamada ‘konunun takipçisi olacağız’ vb. cümleler söylemişlerdi. O’nun gibi birçoğu…
Kimler konunun hangi tarafından ne kadar ya da nereye kadar takip edebildiler, su nerede tıkandı bilinmez. Tek bildiğim su aka aka ya taşı deler ya da yolunu değiştirir ama bir gün yine akmaya devam eder.
*
Son olarak, tek derdi memleketini, kirletmek isteyenlere teslim etmemek olan Fevzi Doğan’a Allah’tan rahmet, adalete olan güvenleri sarsılsa da inanmayı bırakmayan ailesine bir kez daha sabırlar diliyorum.
Ve buradan olaya dair en ufak bir şüphesi ya da bilgisi olduğu halde bugüne kadar çeşitli sebeplerden sessiz kalan birileri varsa, onlara seslenmek istiyorum; lütfen ilgili mercilere ulaşın. Bunu Fevzi Doğan’a, ailesine, bu memlekete, vicdanınıza borçlusunuz !
Bir sesleniş ya da soru da denilebilir, civar belediye başkanlarına;
olayın olmasından bugüne değin geçen süreçte akıllarına bir an da olsa Doğan’ın “bombalı suikastını” getirtecek düzeyde herhangi bir “yatırım” talebi gelmiş midir?
Söz konusu beldede olmasa da, civar beldelerdeki hazine arazileri için düşünülmüş, hayal edilmiş ve/veya gerçekleştirilmiş proje-yatırımlar yahut girişimleri için bu ‘son’ u anımsatacak bir talep olmuş mudur? İnsan merak ediyor…
Sevgiyle kalın.
Rukiye Yüksel Baz