İç Anadolu’nun bir zamanlar buğday ambarı dediğimiz bir şehri Konya’dır. Konya, Ankara-Silifke karayolunun üzerindedir. Türklere de uzun süre başkentlik yapmış Konya’yı görmek bir deyimle güzelleştirilir. ”Gez dünyayı, gör Konya’yı”
Arif Nihat Asya’nın ‘
‘Ben ki Sangaryomu, Sakarya; İkonyumu, Konya yapan dille konuştum. ” dediğinden hareketle, Konya’nın İkonyum’dan gelen ve değişerek Konya olduğunu anlamak mümkün. Fakat, efsanelerle dolu Anadolu’da da Konya’nın efsanesi şöyle:
İki derviş Anadolu’da kervanlarıyla yol alırken, yorulmuşlar. Birbirleriyle konacak yer üzerine sohbet ederken, o anda bugünkü Konya’nın olduğu yere gelmişler. Buranın biraz da yeşillik olduğunu gören öndeki derviş, arkadakine ,” “Buraya konalım mı? ” demiş. Arkadaki derviş de,” Kon yaaa!” demiş. İşte adı Konya olarak kalan bu şehre bizim Silifke’de olduğu gibi birçok yerde git-gel Konya 6 saat derler.
Gerçekten Silifke’den Konya’ya 6 saatte mi varılır? Yoksa Ankara’dan Konya’ya mı 6 saatte gelinir. Bir başk anlatımla Konya’ya 6 saat olan yer, 6+6=12 mi? yoksa 3+3=6 mı? Bunu da şöyle anlatırlar;
Kurtuluş Savaşı’nda Ankara Ümit Köy’den Konya’ya mermi taşıyan kağnılar 6 saat gitmiş, 6 saat gelmiş. Her neyse. Bunun başka şekilde anlatıldığı rivayetlerde var.
Çocukluğumuzda, kulağımızdan tutup havaya kaldırırlardı. Ve sorarlardı, ” Denizi gördün mü?” diye. Kulağımız acıyınca görmesek de indirmesi için gördük derdik. Konya ile ilgili bir deyim de ”Ben sana Hanya’yı, Konya’yı gösteririm.” Hadi Konya’yı bildik,Hanya neresi? Hanya, Girit Adası’nda bir şehir olup, Konya’ya binlerce kilometre uzaklıktadır. Aslında burada adı geçen Konya, Gonya’dır. Gönye anlamına gelen Girit’te ki bu şehre gitmek için mutlaka Hanya’dan geçilmesi gerekir. Tıpkı, bugün Afrin’e ulaşmak için Cinderes’den geçileceği gibi.
Silifke- Karaman üzerinden Konya’ya gidileceğinde de mutlaka Göksu vadisinden, Sertavul geçidinden geçileceği gibi.
Peki, bu Hanya, Gonya nereden çıkmış? Osmanlılar, Girit’i almak için yıllarca uğraşmışlar. Zor olmuş. İşte zorluğu anlatmak adına söylenen şöyle bir anlatım var. Bir işin gerçek yüzünü anlamak. Aklı başına gelmek, akıllanmak. İşte Osmanlılarda da sürgüne gönderip, insanların aklına başına getirdikleri yer Gonya. Bu sürgüne giden kişi oraya ulaşmak için mutlaka Hanya’dan geçecek. Hanya’yı görmeden Gonya’yı görmesi mümkün değil.
Şimdi, Silifke -Mut yolu Konya’ya gitmek için tünellerle kısaltılacak. Mut yolu belki de 30 dakika olacak. Konya da üç saat. Fakat, Göksu Vadisi’nde bir heyelan bölgesi var. Anladığım kadarıyla bu heyelan bölgesi tünelle geçilecek. Gelecek de Hanya’yı Gonya’yı görmemek adına, mühendislerimiz bu heyelanı göz önüne alarak , projelerini mutlaka ona göre çizmişlerdir.
Bir söz de”Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak.”Bu da, Karaman, Konya’ya bağlıyken bu çevrede yaşayan zengin bir tüccara ait. Tüccarın yaşadığı devirde Mısır’da üretilen pirinçlerin en kalitelisi Dimyat’ta. Üstelik Dimyat pirinci de hasırdan örülmüş çuvallarda. Bu tüccar o yıl, Karaman ve Konya’da ürettiği bütün buğdaylarını bulgurcuya satıyor. Aldığı paraları altın yapıp, kuşağına bağlıyor. Akdeniz’de gemiye binip Dimyat’a pirinç almaya gidiyor. Maksat kar edecek. Deniz korsanları tüccarı soyuyor. Adam, parasız dönüyor. Karaman’a geldiğinde buğday da satıldığından o yıl çoluk çocuk aç kalıyorlar. İşte “Dimyat’a pirince gitmek.” cümlesi de buradan çıkıyor.
Ne Hanya, ne Gonya. Ne de Dimyat. Allah Fizan’dan esirgesin. Peki Fizan neresi? Libya’da çölün ortasında bir şehir. Osmanlı zamanında idama mahküm edilen, fakat çok hizmetinden dolayı idamı hapis cezasına çevirilip sürgüne gönderilenlerin gittiği şehir.
Git gel Konya 6 saat derken, bu yolu gerek Ankara gelişinden, gerek Silifke gidişinden iki veya üç saate düşürenlerin hizmetini takdir etmemek mümkün değil.
Bugün Konya ulaşım yönünden Türkiye’de ön plana çıkmış illerimizden biridir. Şimdi Konya-İstanbul hızlı tren seferleriyle İstanbul bile çok az saatte ulaşılır hale geldi. Yine bu yıldan sonra Konya’dan Antep’e gidecek bir hızlı trende ulaşımı çok kolaylaştıracaktır. Belki de Eskişehir’den Ankara’dan Kayseri’den git gel Konya 2 saat ya da 3 saat diyeceğiz. Zaten sanayileşmeyi düşünen bir ülke programının içine önce hızlı ulaşımı almalıdır. Geçmişte Hitler’in otoban çalışması bugün Almanya ülkesini kalkınmada en iyi temsil eden bir yatırımdır. Almanya otobanlarındaki levhaları bile para olarak hesap etsek belki de Türkiye karayollarının maliyetinin yarısından fazladır.
Yiğidin bir sözü : Yine bir zamanlar deveyi düzde gördüm sürmeyi gözde gördüm. Uzun deve kervanlarının yerine raylı sistemde uzun tren katarlarıyla Anadolu’nun ilerleyişi belli bir nebzede şahlanacaktır. Dağ ne kadar yüce olursa olsun yol onun üzerinden geçer sözü bugünkü ulaşımda Belkıs Akkale’nin “ Dağlar seni delik delik delerim” türküsüyle tünellere dönüşmüştür. Karşıdan karşıya geçilemeyen derin vadiler ve çukurlar viyadüklerle çabucak ulaşmayı sağlamış birde bunun yanına ülkemizdeki debisi düzgün ırmaklar üzerinde su ulaşımı sağlanırsa bir zamanlar alay ettiğimiz kayseri milletvekilini bizim Kayseri’ye de bir liman yapılmış sözü gerçek olacaktır. Kalın sağlıcakla