İnsanoğlu yaşamı süresince kendini Allah’ın yarattığını bilir. Bazıları inkar etse de yine de yaşam için de doğuşunu , ölümünü bir taraflara kondurur. İşte yaşam süresinde, insanların kaderine etki eden kader yazısından başka bir de felekle uğraşanlar felek nedir ki ya da kimdir ki nasıl olup da insan yaşamına etki edebilir ?
Bir türkümüz şöyle der :
Kahpe felek sana nettim neyledim.
Attın gurbet ele parelerimi.
Akıbeti beni sıladan etti
Kestin mümkünümü çarelerimi.
Yalnız bu mu ki ? Namık Kemal hürriyet kasidesinde şöyle demiş :
Felek bütün esbabı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim , millet yolunda azimetten.
İşte bu felek öyle bir felektir ki insanların devamlı suretle önüne çıkan bir engeldir. İnsanı bazen hayatından bezdirir bazen yaşamaya küstürür. Bir ozanımız da şöyle demiş :
Ah felek , zalim felek.
Kimine kavun yedirir kimisine acı kelek.
Bir başka ozanımızın deyişi de :
Minnet etmem ben feleğe , kaderim kötüymüş benim.
Yani Mevlam yaratmış. Mevlam bir kader vermiş , bez de kadere inanmışız. Peki bu feleğin kaderimizle ne işi var da oynuyor ? Onun için halk kültüründe öyle bir felek var ki bunun için de bazen feleğim şaştı bile diyebiliriz. Bazen köy kahvelerinde birisi birine sitem ederken “ulan feleksiz” diye ona laf kondurabilir. İşte bu felek , insan hayatında acımasızlığın, kötüye düşmenin , yorulmanın ve dahi yok olmanın müsebbibidir.
Bu görünmez feleğin yanında bir felek daha var ki o da demirdendir. İnsan gücüne güç katan bu feleğe “felek demiri” denir. Yerinden kıpırdanmayan taşları , kaldırılamayan ağır yükleri bu demir felek vasıtasıyla yerinden oynatırız. Hatta Arşimet demiş ki : “Bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım” demiş. İşte o dayanma noktasına koyduğu şey felek demiridir.
İnsanlar felekten şikayet ederken feleğin düşürdüğü durum muhannettir. Hatta yine bir ozanımız şöyle der :
Kadir Mevlam senden bir dileğim var ,
Beni muhannete muhtaç eyleme.
Küçüklüğümde annem de olumsuz bir durumda vefasızlık gördüğü birine kızarken “beni muhannete muhtaç eyledi” derdi. Yine bir türkü şöyledir :
Muhannetin suyu bulanık akar,
Geçtiği yerleri sel olup yıkar.
İşte balık bile bulanık suya düştüğünde muhannete düşmüştür , çaresizdir. Rastgele yem olmaktan kurtulamaz. Felekte de muhannette de işler kötü gidince, Kadir Mevlaya yalvarılarak müraacat edilir. Demek ki kaderi veren Kadir Mevlaya yalvarmak güzel de feleği şikayet etmek günah mıdır bilmem. Bu arada felekten bir dem vuranlara da ne desek acaba ?
Bazen gençler bile isyanında sevdiğine seni feleğe bile yar etmem derler. Felek demek ki yalvararak ya da kinlenerek yok edilebilir mi yoksa kaderin bir parçası mı ? acaba insan kaderine ve yaşamına etki eden felek milletlerarasına da girerek açlık yokluk endişe korku salıyor mu ? eğer öyleyse gelin hep beraber bize musallat olan feleğin şerrini kıralım.
Bakın insan muhannete de muhtaç oluyormuş. Muhannet kargaşadır. Muhannet kalabalık bir toplumda umudun tükendiği çaresizlik içinde kıvranılan bir haldir. Muhannet içinde elini hangi dala atsan çaresizdir. Kötü insanlara muhtaç olma anıdır muhannet. Muhannette kimse düşene bakmaz. Gemisini turtaran kaptandır. Bunun için Türk toplumu önüne çıkan engelleri feleğe muhannete yüklemiştir. Bizde diyelim ki Allah kimseyi muhannete muhtaç etmesin hoşça kalın.