Bazı sohbetlerde halk dilinde yukarıda başlığa koyduğumuz ‘’ Hayvanın alası dışında, insanın alası içinde olur.’’ Cümlesi sıkça kullanılır.
Buradaki hayvanın alası insanın alası ya da başka bir cümlede geçen alaları örnek vererek anlamına ulaşmaya çalışalım.
Yıllar önce bir türkü vardı. ‘’Ala geçim çift doğurdu, bol ettik sütü yoğurdu, gönlüme hülyalar doldu, ah ana beni eversene.’’
Buradaki ala keçi siyah-beyaz olduğu gibi renkli de olabilir.
Çocukluğumuzda ormanda çeşitli kuşların sesini taklit ederdik. Hele bir kuş vardı ki öyle bir öterdi ki bu kuşun ne söylediğini oturur merak ederdik. İyice kafamızı verdiğimizde ,’’ Bak bak. Ala inek danasıyla beş kuruştur. Dürürürürüt diyor.’’ Derdik. Gerçekten tam da buna benzer şekilde öterdi.
Karganın bir de alası var. Halk arasında ‘’ Gök karga’’ denen bu yeşilimsi ala karga da şöyle öter ’’Diredire gaaaaak.’’
Diyeceksiniz ki tam böyle mi öter? Biz Süleyman gibi kuş dili bilmesek de Türkçeye uygun yakıştırmalar yapardık. Şimdi geçelim bir başka alaya. İnsanın alasına. Hani dedik ya insanın alası içinde olur. Bu insanın ; huyu , kini, fesatlığı, düşmanlığı veya dostuna yapabileceği hile, entrika anlamındadır. Adam size güler, yüzüne bakarsınız gülümser bir anda size bir çorap örer ki işte o zaman alası ‘’ huyu’’ ortaya çıkar.
Güvenilmeyen insanlara ya da dedikodu fitne saçanlara veya da insana ve zamana göre değişik konuşanlara ‘’ Ala geçi’’ derler. Hepimizi bu tip insanlardan Allah korusun.
Yörüklerin kullandığı bir söz de ala bahardır. Ala bahar, soğuk ile sıcak arasında bir mevsimdir. Yani Yörük göçünün başladığı ve yaylaya doğru giderken karı takip ettiği bir zamandır. Ala baharda kar erise de yaylalardaki vadilerde , koyaklarda veya bucaklarda erimemiş, hatta toprak kısmı kurtlanmış kar kürsünlerine ( yığıntılarına) rastlanır.
Bir de Aladağ vardır. İsminin henüz nereden geldiğini bilmediğim Aladağlar’ın en büyük zirvesi Niğde-Kayseri- Adana arasındaki Demirkazık Dağı’dır. Hatta Şair Abdurrahim Karakoç bir şiirinde:
“Ala kardır Binboğa’nın yücesi.
Asker oldu Halime’nin kocası.
Sazlı köyün ak sakallı hocası ,
minarede şarap içti duydun mu?’’
Buradaki Ala kar parçalı kar birikintileri biraz beyaz biraz toprak anlamındadır.
Ala bizim dokumalarımıza da yansımıştır. Sadece siyah , sadece kıl olan dokumalara kıl çuval, kıl çul, kıl çadır gibi isimler verilse de renkli olan çula Ala çul, renkli olan çuvala ala çuval , renkli olan heybeye ala heybe denir. Bu dokumalarda Yörük’lerin , Türkmen’lerin çeşitli karakteristik özellikleri veya kullandığı işaretler, damgalar vardır.
Bir de avcıların keklik avlamak için dokudukları renkli bir ala dokuma vardır ki, buna da keklik alası denir. Önüne şemsiye gibi siper yaptığında bir avcı, kekliklerin yanına kadar yanaşabilir. Ayakları kınalı, gözleri sürmeli olan keklikler bu alayı gördüğünde bakakalır ki ardındaki avcıyı hiç fark edemez. Avcı deyince filmlerdeki sanatçıların ala geyik avını da unutmayalım. Çukurova’da çevrilen bir Ala geyik filminde Cüneyt Arkın’ı seyrederken çok duygulanmıştım. Yine Antalya’da , giden gelmez dağında Aya geyik avına giden ve dönmeyen avcıların hikayesi boldur.
Bir de bal arısı ile eşek arısı büyüklüğü arasında bir yabani arı var ki, ona da bizim bölgede ala dana denir. Balı , toprak içindeki köstebek yuvalarında , yayla yerlerde olur. Ağzımız aladana balı gibi tatlı ve lezzetli olur inşallah.
Kalın Sağlıcakla.