Karınca kapısına geleni kovacak kadar namert değildir.
Hayatımızı belli kalıplar üzerine organize ederken biri der ki, ben bu hayattan tat almıyorum. Birisi de der ki bıktım dünyanın tadından. Bir de dünyanın yaşantısı ile ilgili öyle örnekler sunulur ki, bazısında suç kaderdedir, bazısında suç felektedir, bazısında şans ve şanssızlık gibi kavramlara başvurulur.
Hayat ne olursa olsun, ders alacak örnekler içinde bazen bize öyle şeyler anlatılır ki, aldatılmanın yanında zararsız yalan da söylenir. Bu aldatılmalar doğum ile ilgili , yaşam ile ilgili, ölümle ilgili , tabiatla ilgili, insan-insan ilişkileri ile, hayvan-hayvan ilişkileri ile olan yaşamda örnekler sunar.
Hayvanları konuşturan örneklerin edebiyatımızdaki adı Fabl’dır. Karga ile Peynir, tilki ile Köpek, Yılan ile adam, Karınca- Avcı Güvercin, vs….. daha birçok sayabiliriz. Bunlar içinde öyle biri var ki, Ağustos Böceği ile Karınca masalıdır. Bu masalda alınan ders güzel, fakat en püf noktası yalandır.
Karıncanın bir yaz boyu çalıştığı doğrudur, Yuvasına yem taşıdığı doğrudur. Gayretli oluşu , çaba sarf etmesi takdire şayandır. Kışın soğuğu için odun taşıması gayet normaldir. Bir kış boyu yiyeceği her şeyi yuvasında depo etmesi herkesin gözü önünde gerçekleşir. Ve böylece karınca kışı yuvasında mesut ve rahat geçirir.
Masalda bahsedilen Ağustos Böceği ile de ilgili hem kendi gözlemlerim, hem de bilinen şeyleri biraz açmak istiyorum. Hayatım boyunca yaşadığım memleketim Silifke’nin belli bir yükseklikteki mevkilerine kadar, cırcır böceği yaz gelince ortaya çıkar. Bu hayvan, sesi ile öyle bir rahatsızlık verir ki, sesi gece-gündüz devam ettiği için insanlar rahatsızlığından dolayı onu susturmak gibi hareketlere başvururlar. Ben de yakın bir yerde öten cırcır böceğine taş atarak, toprak atarak, ses çıkararak çok susturmaya çalışmıştım.
Bir de yaylanın hası sıcaklık yanında cırcır böceği ile de değerlendirilir. Az yayla yerlerde cırcır böceği daha çok bulunur. Biraz daha serin yerlerde bulunmaz. Bunun için de yaylacılar birbiriyle tartışırken bizim yaylada cırcır böceği yok, sizde var, sizin yayla da yayla mı? Derler. Cırcır böceğinin halk arasındaki adı cırlavık olunca cırlavık cırcır böceği öten yaylalara da cırlavık yaylası denir.
Cırcır böceği ağzından öter mi? Hayır. Cırcır böceğinin karnı davul gibidir, oraya topladığı havayı karnını kasarak ve ön kanatlarını sürterek ses çıkarır. Bunun için biz cırlavığı öttü zannederiz.
Cırcır böceğinin yalnız erkeği öter. Bu ötme “işiyle birleşmeye hazırım.” Demektedir. O bir güç gösterisidir. Daha fazla öten daha fazla ses çıkara dişi karşında daha çok puan alır. Çiftleşmeden sonra dişi yumurtayı toprağa bırakır.Toprağı delip çıkan cırcır böcekleri yeryüzünde 4/ 6 hafta yaşar.Cırcır böceği toprak altında 14_17 yıl kalır. T0prak 18 derece iken toplu şekilde binlerce olarak toprak yüzüne çıkarlar
Şimdi gelelim asıl konuya. Cırcır böceğinin yazın çalışmadığı doğrudur. Devamlı öttüğü yani halk değimiyle saz çaldığı doğrudur. Kış için hiç çalışmadığı, hiçbir hazırlık yapmadı da doğrudur. Peki sizce Cırcır böceği kış gelince aç kalıp karıncaya açım demeye gitmiş midir? Kış gelince üşüdüm diyerek karıncaya muhtaç olmuş mudur. Zannetmiyorum.
Karıncanın kapısına kış gelince cırcır böceği tak tak vurmuş mudur, ben geldim açım bana biraz yiyecek ver demiş midir? Üşüdüm demiş midir? Karınca da ben çalıştım, ben yiyecek biriktirdim, ben odun topladım, sen bir yaz saz çaldın, öttün, sana hiçbir şey yok şimdi git oyna biraz demiş midir?
Bunların hiçbirinin aslı yoktur. Çünkü cırcır böceği kışın yaşamaz ki. Kışın yaşamayan hayvan neden aç kalsın, neden karıncaya gitsin. Öyle olsa bile karınca kapısına gelene yol gösterecek kadar namert değildir. Yani herhalde buyur edecek kadar, ona da bir şeyler verecek kadar asil ve terbiyelidir.
İşte bu fablın, bu masalı bize neden anlattılar dersen, bunu bıktım dünyanın tadından diyenler daha iyi örnekleyebilir. Hayattan tat almadım diyenler bu örneklerden giderek, kendini ve çevresini değerlendirebilir. Hepimizin şansının şans olması dileğiyle, bol şanslar.