İyinin zıttı kötü, acının zıttı tatlı, güzelin zıttı çirkin uzar gider. Tatlı deyince bir şeyin tadı akla gelir. Sert deyince de cisimlerin katılığı akla gelir. Oysa Tatlı-Sert bir konuşma uslubudur içinde acı sözler de vardır, yumuşak sözler de vardır. Bir nevi ders veren bir nasihati içerir. İnsan hayatı da Tatlı-Sert anılarla doludur. İnsan bu anıları yaşarken bunları kendine en yakın sırdaşları ile paylaşır.
Bir insan için en önemli sırdaş, eşidir. Sonra başına gelen bir sürü mücadelenin hukuki savunucusu avukatıdır. Yaşamı boyunca yaşadığı sağlık sorunlarının sırdaşı da doktorudur. Belki bir insan arkadaşıyla, çevresiyle paylaşamadığı büyük sorunları avukatıyla veya doktoruyla paylaşıyor olabilir.
İnsanoğlu çocuklukta bile arkadaşsız bir yaşam süremez. Annesi, babası, eşi, kardeşleri olsa da illa ki bunların dışında bir veya birkaç yakın arkadaşı da olacaktır. Sosyal hayatta bir insan ihtiyaçlarının giderilmesi uğrunda çeşitli ortamlara girer çıkar. Çeşitli meslek gruplarıyla temas eder. Bu temaslarda en yakın olduğu ortamlar ve meslek grupları o insanı yakınen tanıyan kişiler veya kimselerdir.
Muhafazakar bir insan düşündüğümüzde günlük olarak uğradığı mekanlardan birisi evine en yakın veya mahallesinde bulunan ibadethanedir. Buralara devamlı süratle giden bir insan herhangi bir nedenle burada bulunan cemaatten eksilirse cemaat içinden onun yokluğu fark edilir ve sorgulanır. Cumadaki en önemli özelliklerden biri de yakın çevredeki insanların varlığının veya yokluğunun hissedilmesidir.
İnsanoğlunun her gün uğradığı mekanlardan birisi de her gün alışveriş yaptığı mahalle bakkalı veya manavıdır. Her gün ekmek aldığı fırındır. Veya, bakkala manava, fırına giden yol üzerinde bulunan esnaflardır.
Herkesin uğradığı mekanlardan bir diğeri de kasabıdır. Ara sıra uğradığı terzisidir. İhtiyaç halinde uğradığı berberidir. Veya da her gün gününü geçirdiği kahvedir.
Bir kişi belli bir mekanda iş tutmuşsa çevresindeki kimseler tarafından da yokluğu hissedilir. İş yerindeki çalışma arkadaşlarından yokluğu hissedilir.
Bütün bunların ne anlam kazandığına varırsak, sonuç şudur; İnsanlar bu günlerde arkadaşlık, komşuluk ilişkilerinin zayıfladığını kimsenin kimseye değer vermediğini anlatırken yukarda verdiğimiz örneklerden şu sonuçlara gidebiliriz.
Bir insan ibadet için ibadethanelere uğrayamıyorsa , eğlence için kahveye gitmiyorsa da belli mekanlar onun varlığını, yokluğunu hisseder mi desek de gelişen teknoloji çağı artık eski mekanları yok etmiştir. Hepimizin marketlere değiştiği bakkal yok olmuştur. Konfeksiyon hayatı terzi ile ilişkimizi kesmiştir. Yine marketler fırınla, kasapla aramıza mesafe koymuştur. Bankamatik kartları biraz daha toplumdaki sosyal ilişkimizi zayıflatmıştır. Sosyal ilişkilerin giderek zayıfladığı bir ortamda insanların da varlığının yokluğunun tespit edilemediği ortamları doğrultmuştur. Bu günlerde elimizde varsa yoksa telefon hatta konuşma ağları bile telefonda demode olmuştur. Face, messanger, tango, twitter, whatsup ve bunun gibi iletişim kanallarının dışında kalan insanları sanki yokmuş gibi hissedersiniz.
Gelişim, bilişim, sosyal medya, eski dostluklarımızı, eski komşuluklarımızı birer, birer yok ederken sanal dünyaya doğru giden insanlar hayatın içine bire bir giremeyince her türlü sorununu strese yükleyerek teselli bulmaya çalışsa da geçmiş hayat vücudumuzun enerjisini bizden toprağa alıp götüren bir sistem olarak sanki özleniyor gibi.