Hayat hiçbir zaman bizim istediğimiz gibi gelişmeyebilir. Düşünürsünüz hayal kurarsınız, beklentileriniz olur. Bu beklentiler içinde kendinize düşen vazifeleri de yerine getirirsiniz. Ama bir engel her şeyi değiştirir gider.
Gelin Ata binmiş ya nasip demiş. Sözümüzde ne var diyebilirsiniz. İşte olacak belli. Biraz sonra belki dakikalar, belki saatler içinde damat evine varacak ve nasiplisiyle buluşacak.
Herkes sonucun ne olacağını kestirmişken bir deprem, bir yangın, bir kaza veya bir başka olayla gelinin yaşamı oracıkta bitebilir. Aynı şeyler damat için de geçerlidir. Bunun için en sona ulaşıncaya kadar hayatta hiçbir şeyin garantisi yoktur.
İnsan düşündüğü hayal ettiği, çerçevelediği yaşamın dışına çıktığında üzülür. Kadere kızar. Bu yaşamda kendine engel olanlara ateş püskürür. İşte o zaman varoluşundan itibaren kendiyle birlikte olan çoğu insanı suçlar, kırar gider. Acaba menfaat dediğimiz şey bu mudur? Aynı insanın yaşam biçimi değişmezse kendini bu sonuca kaptırır mı ? Bilinmez.
Birimiz birimize sitem ederken ‘’ Sen gökten zembille mi indin?’’ ya da ‘’ Bulunmaz hint kumaşı mısın ?’’ der. Bu sözleri doğruluğunu ve yanlışlığını tartışmak için insan kaderine göre mi yaşar, yoksa kaderi değiştirmek elinde midir tezlerini, uzun uzun düşünmek gerekir. Ne kadar da düşünsek bir inanca sahip olduğumuz için her şeyi kadere ve sonuçta Allah’a havale ederiz. Gerçekten böyle midir, yoksa Allah bize başka kurtuluş çareleri göstermiş midir?
Olumlu bir hayat sürerken , olumsuz bir hayat çizgisine giden her insan mutsuzdur. Bu mutsuzluk beyinde başlar, vücudun bütün organlarını etkileyerek insanın davranışlarını veya kendinden beklenen bir karakteri yerine getiremez. Şimdi diyelim ki sen bunu bilmiyor muydun? Neden yaptın.Evet bilebilir ama insanın duyu organlarının aldığı bir kötü neticeyi beyin hangi salgıyla sertleştirir, kırıcı hale getirir , dengeleri değiştirir, insanı olduğu halden düşündüğü halden çıkarır zıvanaya sürükler. İşte bundan sonra acılar başlar ve devreye keşkeler girer. Keşke yapmasaydım, keşke olmasaydım dense de keşkeler durumu düzeltmez. Her bela bir başka belayı savar diye düşünüyorum. Başına bir bela gelen adam belki de daha ilerde daha zor bir bela ile karşılaşacaktır. Onun için ‘’ Allah bundan büyük acı ve ağrı göstermesin ‘’ deriz.
Ne oldum değil, ne olacağım sözünden hareketle insanın ne olacağı şüphelidir. Bazen ölüm bile başka bir belanın yanında bizi daha iyi teselli eder. Bakın suya düşen birinin öldüğünü bile bile cenazesi bulunmadı diye ağıt yakarız. Haftalar sonra sudan çıkarılan cenazeye bile teselli oluruz.
İnsan bulunduğu yerden , bulunduğu anda memnun değilse başka yollar aramalıdır. Kimseyi kırmadan , çiğnemeden arkadaş çevresini yaşadığı çevreyi değiştirebilir. Her şey zihinde başlar diyen psikoterapist arkadaşlarımızdan örnekle bazen zihnimdeki düşünceleri değiştirmek istiyorum. Ama doğuştan gelen acıma, üzülme, sevinç öfke, kaygı, tasa gibi şeylerden kurtulmanın imkanı yoktur. Yaradılışımızdaki genler eğer bizi nasıl yaşayacağımıza karar veriyorsa ve bunlar olumsuzsa çevreyle ve çevremizdeki insanlarla bunu değiştirmenin yoluna bakarken psikolojide çatışma dediğimiz bir kavram ortaya çıkar. Gelelim zihin düşüncelerimi değiştirmeye. Artık ekonomik durum geçen yılki durumumdan kötü. Çevremdeki insanların mutluluğu da artma yerine azalıyor. O zaman ben geçen yılki hayallerimle yaşayamam. Onun için geçenlerde düşüncelerimi ve hayallerimi daraltacağım dedim.
Ayağını yorganına göre uzat lafını da hiç sevmiyorum. Neden yorganı ayağımıza göre yapmıyoruz. İnşallah Türkiye daralma yerine herkesin boyuna göre yorgan üretecektir.
Bir de her şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. Bir küçük tesellinin bile bana yeteceği şu dünyada herşeyi bilirim diyenlere bir örnek veriyorum.
Irmakta kayığı ile turist gezdiren bir adam var. Bir gün bir adam kayıkta gezmek için adamla anlaşıyor. Bu bir profesör. Kayığa binince kayıkçı küreklere yavaş yavaş asılıyor. Profesör kayıkçıya soruyor ,’’ Bu kayıkçılıktan başka bir işin var mı?’’ Kayıkçı ,’’ Hayır.’’ Deyince başlıyor nasihata. Diyor ki
-Matematik bilir misin ?
Kayıkçı : Hayır
Profesör: İşte şimdi hayatının yüzde 30’unu kaybettin. Ve devam ediyor ‘’ Tarih, Coğrafya bilir misin ?’’
Kayıkçı : Hayır, hiç bilmiyorum.
Profesör: İşte yine hayatının yüzde 20’sini kaybettin. Ve Profesör sormaya devam ediyor
O sırada kayık alabora oluyor ve kayıkçı bağırıyor ,’’ Profesöööörrrr yüzme bilir misin ? ‘’
Profesör: ’’ Hayır ‘’
Kayıkçı : Profesör sen hayatının hepsini kaybettin. Bunca şey öğreneceğine yüzme öğrenseydin.