Ses ve söz

Bildiğimiz ses, titreşimden çıkar. Çevremizdeki her titreşim sese dönüşür. İnsan sesi ise gırtlaktan çıkan bir nefesin dille yönlendirilmesi, gırtlağın ve dilin enstrüman gibi kullanılmasından oluşur.
Sesin en güzel yanı söz oluşturmasıdır. İnsanlar dışındaki hayvanlar ve bitkiler de ses çıkarır, ancak insan sesi bir başkadır. İnsan sesini, dil söylemeden, boğazdaki nefes bir enstrümana girdiğinde ses değişik bir hal alır. Şimdi biz, insan seslerinin lafa, söze dönüşmesine geçelim.
İnsan öyle bir yaratılıştır ki ağladığında sesini kullanır. Güldüğünde sesini kullanır. Bağırdığında, üzüldüğünde, mutlu olduğunda sesini kullanır. Karşıdan bir şey istediğinde sesini kullanır. Ve o ses öyle bir söze dönüşür ki Yunus’un dediği gibi olur:

‘’Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.’’

Bir hayvan da ses çıkarır. Belki birbiri arasında anlaşabilirler. Fakat insanoğlu bile o hayvanın çıkardığı sesi dinlediğinde onun mutlu olup olmadığını, sevinçli olup olmadığını veya herhangi bir üzüntüsünden dolayı bağırdığını sezebilir.
Çocuklarda ilk konuşma, hayvan seslerini tanıma ve taklitle başlar.

Hepimizin bildiği üç ses vardır: su sesi, para sesi, kadın sesi. Su o kadar çok değişik ses çıkarır ki; yağmurda başkadır, ırmakta başkadır, derede başkadır, deniz dalgasında başkadır. Bunun içinde su sesine insanlar değişik isimler verir. Bazen su çağlar, bazen şırıldar. Bazen çağıldar, bazen inler. Su sesi içinde insanı en güzel dillendiren suyun sakin sakin ya da şırıl şırıl akmasıdır.
Su sesi içinde yağmur sesi tıpır tıpır, şıpır şıpır, tapır tapır gibi o kadar çoktur ki en güzeli hafifçe yağan ve tıpırtısı kulağına gelen bir sestir. Ve bu seste uyuması güzeldir.
Paranın sesi belki insanları mutlu eden bir ses olsa da, bugün hiç kimse para sesiyle ruhunu dinlendirecek bir halde değildir. Çünkü para bir anda yükselten sesini bir anda kısabilir. Paranın gücü, insan sesini, millet sesini yok ettiği zamanlar felaket zamanlarıdır.
Kadın sesi ne için güzeldir derseniz, o Allah vergisidir. Gırtlağından çirkin çıkan bir sesi zorla düzeltecek halde değildir bir kadının yaratılışı. Bence buradaki anlam, kadının sesi daha ikna edici, daha hoş görülü, daha yakın, daha çözücü olmasındandır. Kadın sesi, erkek sesine göre daha çok şefkat içerir. Aynı zamanda ana sesidir.
İnsanlar, duydukları sesi hemen çözmede başarılıdır. Bir bomba sesi, bir tüfek sesi, bir araba sesi veya bir başka ses… Daha duyar duymaz ne sesi olduğunu çözerler. Bebekler bile sesin ne olduğunu çözer. Örneğin, ‘’Babası bir taşıtla eve gelen çocuk, o sesi duyar duymaz babasının geldiğini anlayıverir.’’
Bazen sesi çıkmayana, “Ne düşünüyorsun? Karadeniz’de gemiler mi battı?” denir. Bazen de bir insan topluluğunun hiç sesi çıkmadığında, “Ne oluyor, üstünüze ölü toprağı mı serpildi?” deriz.
Bazen sesi önce çıkan, sesi çok çıkan haklı gibi zannedilir. Sesi az çıkan, savunmaya geçtiği için haksızlığa uğradığını bile bile ortaya bir tavır koyamaz. Bunun için bu günlerde ses en çok ihtiyacımız olan bir şey. Bakın, ülkede olup bitenlere ses veremeyen büyük bir sessiz çoğunluk var. Ses verebilecek haldeyken, ekonomisinin bozukluğundan, geçim sıkıntısından veya başka sebeplerden sesini duyurabilecek yol izlemeyen bir insan topluluğu var ülkemizde. “Acaba ses versem ne olur?” diye düşünenler var. Bazen de karşı kuvvete karşı direnemeyeceğini anladığı için kabuğuna çekilen insan var.
Sosyal medya bazen bir fikir ortaya atar. Bu ses bir yerden bir yere sokakları dolaşır, milyonlarca kişi kendi yorumu ile kalır.
Gereken yere ulaşamaz.

“Cebinde parası olanın sesi çok çıkar.” sözünden hareketle, milletlerin de gücü nispetinde sesi çok çıkar. Şu günlerde dünya coğrafyasında olup bitenlere baktığımızda hiç sesini duyamadığımız ülkeler mevcut. Ama birkaç ülke var ki, bir yerde taş düşse onların sesi çıkar.
Türk milleti olarak güçlenmeliyiz. Türk devleti olarak güçlenmeliyiz. Artık dünya coğrafyasında Türk devletinin, Türk milletinin, Türk askerinin sesi çıkmalı. Türk coğrafyasının sesini duymadan başka bir devlet konuşamamalı. Şöyle bitirmek istiyorum, bildiğimiz bir marşla:
“Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar,
Güneş ufuktan şimdi doğar, Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer gök dinlesin, sert adımlarla her yer inlesin.”

Vatandaşa da “Ses ver Mehmet, Ağa!” diyorum.

https://twitter.com/SilifkeGazetesi
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir