3. Bölüm
Silifke’de çiftlik kurulacak arazi ve vatandaşı yönlendirecek tarım kredi kooperatifi kurulduktan sonra, Atatürk bu çiftlik içine bir tarım okulu yapılmasını da sağlamıştır. Çiftlik içine kurulan mandıra, hem çevrenin sütünü topluyor hem de çiftlik içindeki hayvanların sütünü değerlendiriyor ve süt ürünlerinin halka nasıl sunulacağını gösteriyordu.
Silifke çiftliğinden sonra Ankara’da kurulan Gazi çiftliğinin Türkiye çapında ürettiği yoğurdu ve diğer süt ürünlerini marka olarak piyasaya sürdüğünü ve bu markaların halen devam ettiğini görünce, Silifke’nin nasıl bir şans yitirdiğini anlayabiliriz. İşte o gün, bir tarım memleketi olan Silifke’nin nasıl tarım yapacağını, bir hayvancılık memleketi olan Silifke’nin nasıl hayvancılık yapacağını Atatürk bize gösterdiği halde, bu çiftliği ve tarım okulunu yöreye ne kadar faydalı olup olmadığını eski yaşayan insanlara sormak gerekir.
Atatürk, 1925 yılında Taşköprü’yü geçerken “Yaşa var ol paşam” sözleriyle inleyen Silifke’nin, 1930 Eylül’ünde yapılan belediye başkanlığı seçiminde neden Serbest Fırka’yı tercih ettiğini de kısaca değinelim. Silifke’nin Osmanlı mebusu meclisindeki temsilcisi Hafız Emin’dir. 23 Nisan 1920’de İçel vilayetini temsilen giden kişilerden biri de Hafız Emin’dir. Cumhuriyetten sonra yapılan ilk seçimde de Silifke’den birçok kişi milletvekili olmayı arzuladığı halde, Atatürk tavrını yine Hafız Emin’den yana kullanmıştır. Çünkü Hafız Emin’in karşısında milletvekilliğine veya belediye başkanlığına talip kişilerin başında Atatürk’ün kendi arkadaşı Sadık Taşucu’dur.
Atatürk’ün 1925 yılında Silifke’ye gelişinin ardından, Sadık Taşucu’nun eşi Besime, yine Atatürk’ün eşi Latife tarafından çağırılmış ve yaklaşık bir ay süresince Çankaya Köşkü’nde kalmıştır. Bu olay, Sadık Taşucu’nu çevresine göre çok havalandırmış ve Atatürk’ten istediği her şeyi koparabileceği düşüncesine yöneltmiştir. Silifke’de Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları ise Besime’nin Ankara’da kalmasını, yaptıkları fısıltı yorumlarıyla çeşitli yönlere çekmiştir. Bunun için de Sadık Taşucu ile Atatürk’ün arası soğumuş, 1930 seçimlerinde Sadık Taşucu, Cumhuriyet Halk Partisi adayı Sait Uğur’u değil, Serbest Fırka Adayı Sami Arkan’ı desteklemiştir. Seçimlerin kaybedilmesine büyük etki eden ise Sami Arkan ve çevresidir. İşte bundan dolayı, 11 Şubat 1931 yılında yatla Taşucu’na gelen Atatürk’ü önce Sait Uğur karşılamıştır. Atatürk, Sait Uğur’a “Sait, seçimleri neden kaybettiniz?” dediğinde, Sait Uğur “Siz onu bana değil, arkadaşınız Sadık’a sorun.” demiştir. Olayı çeşitli istihbaratlar öğrenen Atatürk, Taşucu kıyısına yattan çıkarken, can ciğer arkadaşı Sadık Taşucu’nun elini sıkmadan geçmiştir. Yine Taşucu’nda protokol karşılamasında teşrifatçılık yapmaya çalışan Sadık Taşucu’nu azarlamıştır. Silifke’de valilik binasına gelindiğinde, Atatürk’ün sigarasını yakmaya çalışan Sadık Taşucu’nu reddetmiştir. Burada valiye bir konuşmayla hesap soran Atatürk, sonuçta şunu söylemiştir: “Görüyorum ki hem çalışmamışsınız hem de Cumhuriyetin değerlerini halka anlatamamışsınız.” (Bu konuşma biraz uzun ama ben bir cümleyle özetledim.)
Silifke’den sonra arabasındaki kişiler hariç yanına kimseyi almadan Tekir Çiftliği’ne giden Atatürk’ün otomobili, Tekir çevresinde çamura saplanmıştır. Orada çiftliğe taş taşıyan bir at arabasını görüp, o arabanın üzerine binmişlerdir. İzzet Aslan, bu araba sahibinin Kenan Mustafa adında biri olduğunu yazar ve şöyle der: “Atatürk, atın saman torbasını altına koyarak giden arabada Kenan Mustafa’dan bir türkü ister. Kenan Mustafa, paşanın karşısında heyecanlanır. Kenan Mustafa, ‘Hangi türküyü okuyacağını’ sorduğunda, ‘Kerem’i okuyacaktım.’ der.” Böyle bir ortamdan çiftliğe varan Atatürk, akşam “Susanoğlu’ndan ayrılacağını” belirtip, yatının Taşucu’ndan Susanoğlu’na geçmesi için emir verir. Susanoğlu’nda hangar dediğimiz yerde (burası çiftlikte yapılan ürünlerin depolanıp oradan gemi yoluyla başka yerlere gönderildiği yer) gece ateş yaktırıp uzun süre yatı bekler. Vakit çok geç olmasına rağmen yatı Susanoğlu’na gelmeyince, Atatürk gecenin bir yarısı Silifke’ye döner.