Dünya var olalı, dünya üzerinde o kadar çok kavim gelmiş geçmiş ki, bu kavimlerin de dini inanışları için önderler, peygamberler, idareciler gelmiş geçmiştir. Bilinen dünyada kendilerine en büyük nasipler verilen krallardan birisi Nemrut, birisi Zülkarneyn, birisi Buhtunnasr ve bir de dört gözlü Sultan Süleyman dediğimiz Süleyman Peygamber’dir. Allah, Süleyman Peygamber’e birçok ilim vermişti. Bunlardan biri de kuş dilini bilmesiydi. Çeşitli hayvanlardan konuşarak bilgi alırken veya onlara emir verirken Hüd Hüd kuşunun da görevi, Süleyman Peygamber’e suyun olduğu yeri tarif etmekti. Askeri konakladığında veya namaz vakti abdest alacağında, Hüd Hüd kuşu uçarak çevreyi dolanır, nerede su olduğunu Süleyman Peygamber’e haber verirdi.
Aynı zamanda kral da olan Süleyman Peygamber bir gün sefere çıktığında, çevreye suya bakmak için giden Hüd Hüd kuşu, kendi neslinden başka kuşlara takılarak Yemen taraflarına doğru uçmuş, orada İrem Şehri’ni ve Saba Kraliçesi Belkıs’ın sarayını, tahtını, varlıklarını keşfetmiş ve Süleyman Peygamber’e haber getirmiş. Bu dini rivayetin devamı çok uzun. Çeşitli kaynaklardan okuyabilirsiniz.
İşte tarihten beri yaşamış insanlar, özellikle çobanlar da (birçok peygamberin de çoban olduğunu biliyoruz) güttükleri hayvanların iyi kötü 3-5 çeşit seslerini de yorumlayabiliyorlardı. Bugün aynı yorumu hayvancılıkla uğraşan insanlar, yani bizim yöremizdeki Yörükler de biliyor.
Şehirde büyüyen ve hayvanla hiç istişaresi olmayan çocuklar, tavuk taklidi yap dediğinde ‘’Gıd gıd gıdak’’ der. Oysa tavuk gıdaklar ama birkaç çeşit değişik ses çıkartır. Mesela bir tavuk yumurtlayacağında gı gı gı gı der. Yani ev sahibi, tavuğun yumurtlayacağını hemen anlar. Yumurta yaptıktan sonra da daha değişik bir ses çıkarır. Korktuğunda veya bir köpek ya da başka bir hayvan tarafından kovalandığında çok daha değişik bir ses çıkarır. Tavuğun gıdaklamasının yanında, horozun çıkardığı sese de horoz öttü deriz.
Yine okul kitaplarında “eşek ai ai ai dedi” deriz ve bütün çocuklar da eşek sesini taklit ederken bu sesi çıkarır. Fakat eşeğin çıkardığı bu sese hayvancılar “eşek anırıyor” derler. Eşek, normalde anırırken acıktığında, korktuğunda veya dişisini gördüğünde daha değişik sesler çıkarır ve bunu eşeğin sahibi bilir. Bir erkek eşek yolda giderken dişi bir eşeğin toprağa düşmüş sidiğini kokar ve bundan sonra öyle bir ses çıkarır ve hoplar ki, yularından tutan sahibini bile sürükleyecek şekilde koşar. Eşeğin çıkardığı bu sese bu işi bilen vatandaşlar “eşek Muş çekti” derler.
İnek “mu” der, buna sahipleri “inek miledi” veya “inek miliyor, acıkmış, susamış” gibi yorumlar yaparlar. Öküzün acı içinde bağırmasına veya bir erkek öküzle karşılıklı kıraşma hadisesinde çıkardığı sese de “öküz böğürüyor” deriz.
Keçi de koyun da meler fakat, o da her hâl ve ruh hâlinde değişik ses çıkarır. Mesela acı içinde melemesine “beğiriyor” deriz.
Yukarıdaki örneklerden hareketle her hayvanın acıktığında, acıdığında, korktuğunda veya sahibini gördüğünde çıkardığı sesler için Yörükler değişik isimler vermişlerdir. Devenin çıkardığı sese “deve bozluyor”, atın çıkardığı sese “at kişniyor” deriz. Hatta at sahibini gördüğünde değişik kişner, yabancı birini gördüğünde değişik kişner. Bunu hem gözüyle hem de kokusuyla seçer, hatta “At sahibine göre kişner.” diye de bir atasözü vardır.
Kediler acıktığında başka, kavga ettiğinde başka, çiftleşme zamanı başka ses çıkarırlar. Bilhassa Mart ayı, kedilerin çiftleşme zamanıdır. Çiftleşmek için eş arayan kedilerin çıkardığı sese de “kediyi gırmauk tutmuş” deriz.
Kurt olur, çakal pafkırır. Keklik yavru iken adı palazdır. Palaz ıslık çalar gibi öter. Bu ıslık büyüdükçe kalınlaşır. Daha da büyüyünce “gakguburak” demeye başlar. Erkeğin sesi kalındır, dişisinin sesi incedir. Bazıları çifte gakguburak diye ses çıkarır. Yani “gakgakguburak” der.
Güvercinin ötüşü daha değişiktir. Halkımız güvercin ötüşünü şu sözlere benzetir:
“Büyük kız dövdü, Küçük kız sevdi, Ortanca kovdu, Gup.”
Halk arasında baykuşun bir adı da gükgümavuktur. O da “gükgümavk” diye öter.
Karganın ötüşünü, “gaak” demesini hepimiz biliriz. Bir gök karga var ki, o “dire dire gaak” diye öter. Bir kuş var ki, onun ötüşünü halkımız “Ala inek anasıyla beş kuruştur.” cümlesine benzetir. Her çeşit hoş, başka başka ölçüde ötse de, en güzel öten kuş bülbüldür. Ne dediğini anlamak çok zordur.
Bir hayvan vardır ki bizim cırcır böceği dediğimiz, “Yaz boyunca saz çaldı.” diye anlattığımız ve halk arasında adına “cirlavık” denilen cırcır böceği. Biz onu ötüyor sanırız. Oysa onun yalnız dişisi kanatlarıyla ses çıkarır. Bu seste eş aramak içindir. En iyi öten cırcır böceği en güzel eşi bulur ya da en güzel öten cırcır böceğine bir sürü eş talip olur. Zaten çiftleştikten sonra da bunların dişisi yumurtlar, her ikisi de ölür.
İşte dünya üzerinde yaşayan her hayvanın bu sesleri için “Süleyman Kuş dilini bilir.” denilen söz, hem kral, hem de peygamber olan dört gözlü Sultan Süleyman içindir.