Milli takımımız ve Milli takımdaki futbolcularımız nereye koşuyor?

Bugün 22 Kasım Cuma. Cumanız mübarek, gününüz aydınlık, kazancınız bol ve bereketli olsun. Pazar günü Öğretmenler Günü. Her yıl geleneksel hale getirdiğimiz 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün kutlu, mutlu ve güzelliklerle geçmesini diliyorum. Öğretmenler Günü’nün yılda bir gün değil, her gün kutlanması gerekiyor. Hepimizin hayatında anne-babalar gibi öğretmenlerimizin de bizlerin yetişmesinde, gelişmesinde ve büyümesinde çok büyük emekleri var. Allah onlardan razı olsun. Eskiden öğretmene karşı saygı, sevgi ve hürmet vardı. Şimdi öğretmenler, en ufak bir hareketlerinde öğrenciler ve veliler tarafından hemen şikayet edilip hakkında soruşturma açılıyor. Hiçbir öğretmen, öğrencisinin kötü yetişmesini istemez. Ölen öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Öğretmenler Günü ilçemizde de çeşitli okullarda kutlandı. Velilerimiz ve öğrencilerimiz çiçeklerini alarak Öğretmenler Günü’nü kutladılar. Eskiden okullarımızda, özellikle köy ilkokullarında 5 sınıfı idare eden öğretmenlerimiz vardı. Bu öğretmenlerimiz, hem Türkçe, hem matematik, hem sosyal bilgiler, hem hayat bilgisi, hem din dersi, hem de İngilizce derslerini bir arada verirken, şimdi neredeyse her öğrenciye çeşitli branşlarda bir öğretmen düşmekte. Köy okulları kapandı, köylerde hayat bitti. Eskiden köylerde pazartesi günü okullar açılırken, İstiklal Marşı cumartesi günü öğlen kapanırken yine İstiklal Marşı ve bayrak töreni düzenlenirdi. Yine 23 Nisan, 29 Ekim gibi resmi bayramlarda köy meydanlarında bayram kutlamaları, ellerinde Türk bayraklarıyla çocukların şiirler okuyup türküler söylemesi ve akşamları da velilere çocuk müsamereleri gösterilirdi. Bunların hemen hemen hepsi hayal oldu. Yine özel okullar ve devlet okulları 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla okul aile birlikleri, öğretmenlerin ve velilerin kaynaşması ve dayanışması için çeşitli restoranlarda eğlenceli geceler düzenler, bu geceler geç vakitlere kadar devam ederdi. Şimdi pandemi ile birlikte bütün bu tür etkinlikler çöpe gitmiş oldu. Öğretmenlerimiz gerçekten her zaman, her yerde minnetle ve saygıyla anılması gereken, eli öpülesi varlıklardır. Bunların değerini bilelim. Her zaman sevgi ve saygıyla yaklaşalım. Zaman zaman da evlerine kadar giderek ziyaret edip, ne olursak olalım hâl-hatırını soralım. Hiçbir öğretmen öğrencisini unutmaz.

Gelelim asıl konumuz olan milli takımımızın nereye koştuğuna. Milli takımımız, Haziran ayında Almanya’da yapılan Avrupa Kupası maçlarında başarılı sonuçlar aldı ve ilk 8 takım arasına girdi. Milli takım Dünya Kupası B Ligi grup eleme maçlarında, namağlup geldiği gruplarda lider olarak devam ederken, Kayseri’de Galler’le berabere kalarak büyük bir avantajı kaybetti. Ardından son maçta Karadağ sahasında Karadağ ile yaptığı maçta 3-1 mağlup olarak bütün Türkiye’yi futbol otoritelerini şaşırttı. B Ligi’nde 2. olarak play-off oynama hakkını zor da olsa elde etti. Play-off oynayacağı 4 takımın 4’ü de güçlü. Biz bu senaryoları yıllar önce gördük ve yaşadık. Play-off’ta hep kaybettik. Bütün futbol otoriteleri, teknik direktör Montella ve futbolcuları yerin dibine vururken, burada en büyük hatanın teknik direktör Montella’da olduğunu, bir tane forvetin oynatılmadığını, orta sahada Orçun Köklü gibi, Okay Yokuşlu gibi futbolcuların sık sık düşerek top kaybettiklerini, geri dörtlüde Eren Elmalı ve Emirhan Topçu gibi kendi takımlarında bile oynamayan veya sakat olan futbolcuların oynatıldığını, yine Barış Alper’in neden direkt olarak ilk yarıda takıma konmadığını, sık sık milli takıma çağırırken futbolcu değiştirildiğini veya aynı kadrolarla devam edilmediğini, başta Hakan Çalhanoğlu, İrfan Can Kahveci, Ferdi Kadıoğlu, Samet Akaydın’in 4-5 futbolcunun olmadığında bu takımın ne hallere düştüğünü hep birlikte gördük ve yaşadık. Türk milli takımı 434 pas sağa-sola yaparken, Karadağ milli takımı 134 pasla 6 defa kalemize gitti, bunun 3’ü gol oldu. Türk milli takımı sayısız, karşı takımın sahasına oyunu yıktığı halde bir türlü gol atamadı; bütün herkes gibi bizler de izledik ve gözlemledik. Ortaya gerçekler bir bir çıkmaya başladı. Kulüp takımları ve burada oynayan gençlere ne kadar önem verirsek, milli takım da o kadar başarılı olur. Avrupa’dan derleme çatlama milli takımla ancak bu kadar gidilir. Milli takımımız B Ligi’nde değil, her zaman A Ligi’nde olmalı; futbolda ismimizi dünyaya duyurmalıdır. Türkiye, bütün kulüplerimiz milyonlarca dolarları yurt dışında posası çıkmış futbolcuları getirerek oynattığı futbol hayatlarına burada son noktayı koyduklarını gözlemledik, izledik. Türkiye’de yetiştirdiği genç oyuncularımızı elde tutamayarak, Avrupa’nın çeşitli kulüplerine satmakla yerine, Avrupa’dan futbolcular getirmekte, bunda da başarıyı yakalayamamaktadır. Şimdi günlerce konuşulup tartışılıyor. Galatasaray dünyaca ünlü yıldızı Osimhen’i getirdi. Osimhen gerçekten dünyadaki 10 futbolcudan birisi. Şimdi 75 milyon eurolardan bahsediliyor. Galatasaray “Beni alsın” diyor. Galatasaray, bankalara olan borçları Osimhen’e ödeyeceği para ile mi ödeyecek? Bunu nereden bulacak, nasıl bulacak? Bu konu gündemden düşmüyor. Türkiye’de futbolculara vergiler ödettirilmediği ve verilmediği için, Türkiye’de küçük bir tuvaletçiye veya simitçiye “Şu kadar vergin var, bu kadar vergin var, ödeyeceksin” dendiği halde, 75 milyon euronun da vergisinin olması gerekir. Kulüplerimiz daha önce de Osimhen gibi bir sürü ünlü futbolcu getirdi, geçti, gitti. Kimisi oynadı, kimisi yan gelip yattı, parasını da kulüplerimiz kuzu gibi ödedi. Kulüp yöneticileri yeni gelen kulüp yöneticilerine enkaz teslim etti.

Bugünlük bu kadar. Pazartesi başka bir konu ve konularda buluşmak dileğiyle, şen ve esen kalın.

https://twitter.com/SilifkeGazetesi
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir